CİRİT (JEE-RİT)

Turkish Arabian Horses: The History of Cirit

Turkish Cavalry Soldier by Philip de Bay, 1818

The European cavalry tradition survives today as dressage, an art that was once practiced to prepare horses and riders for combat. Turkey, too, still nurtures the remnants of its once proud cavalry tradition. Turkey’s cavalry-rooted sport is called cirit (pronounced Jee-rit), and is played almost exclusively by riders mounted on Arabian horses.

Cirit is a mock combat game involving two teams of seven to 10 players, each armed with a three-foot blunt oak or poplar stick. The teams line up facing each other at about 140 yards. The game begins when one rider gallops to his opponent’s side and throws his stick down in front of one of the players. Then he flees back to his own side, with the challenged player in pursuit. The pursuing player must hurl his stick at his challenger in an attempt to hit him before he reaches safety.

Each cirit player executes a series of similar passes lasting only a few seconds. A hit counts for six points, and forcing an opponent’s horse to veer off course is worth three. Falling carries a three point penalty, and hitting an opponent’s horse instead of the opponent results in expulsion from the game. Skilled players avoid being hit by ducking, hanging off one side of the horse, or performing a number of evasion techniques somewhat reminiscent of cossack vaulting. Extra points are awarded if the pursued rider is able to catch the stick instead of being struck by it.

Turkey has a rich equestrian tradition that has survived for many centuries. In antiquity, Turkish tribesmen lived on horseback—literally—often eating, drinking, conducting business, and even sleeping in the saddle. Children were prepared for a life on horseback as toddlers, learning to balance on the backs of sheep before they were old enough to walk.

From this rich equestrian tradition rose the sport of cirit, which was born in the Ottoman Empire about 500 years ago. Like dressage, cirit was used to prepare cavalrymen for battle and to hone their attack and defense skills. By the 16th century the sport was extremely popular in Turkey, and by the 17th century it was also played in German and French-speaking territories and had spread as far as Europe. It was popular outside of military circles, too, and was even played by poor farmers in central Anatolia. It was often played at weddings and other celebratory events.

Cirit was banned in the early 19th century by Mahmud II, who was concerned about the growing number of injuries and deaths associated with the sport. The sport did not stay down for long, though, and was officially revived in 1996 when the Turkish government formed the Turkish Traditional Sports Federation, an organization designed to keep traditional games alive. Today there is a codified set of cirit rules, a formal training course, and official recognition for 34 seven man teams. Cirit fans are hoping to find a television audience for their sport, and to eventually take it abroad.

Like endurance horses, cirit horses must be fit. Like racehorses, they must be fast. And like polo ponies, they must be agile. If the sport ever reaches the heights its fans hope for it, it is likely that the Arabian horse, who meets all these criteria, will continue to be its mount of choice.

Cirit, bir diğer deyimle Çavgan, Türklerin yüzyıllardan beri oynadıkları bir ata oyunudur. Türkler, Orta Asya’dan Anadolu’ya bu atlı oyunu da dolu dizgin beraberlerinde getirmişlerdir. Türkler için at, mukaddes ve vazgeçilmez bir unsurdur. At sırtında doğar, at sırtında büyür, at sırtında savaşır, at sırtında ölürlerdi. At sütü kımız Türklerin yegâne içkisi idi.

Cirit Oyunu, Türklerin en büyük tören ve sportif oyunu idi. Daha sonra 16. yüzyılda Osmanlı Türkleri tarafından bir Savaş Oyunu olarak kabul edildi. 19. yüzyılda bütün Osmanlı ülkesi ve saraylarının en büyük gösteri sporu ve oyunu oldu. Cirit, aynı zaman tehlikeli bir oyun olduğundan 1826 yılında II. Mahmut tarafından yasak edildi. Fakat daha sonra yine Osmanlı Ülkesi’nin başta gelen meydan ve savaş oyunu olarak her tarafa yayıldı.

Cirit Oyunu, daha 40-50 yıl öncesine değin Anadolu’da yaygın bir oyun olduğu halde son yıllarda sadece Balıkesir, Söğüt, Konya, Kars, Erzurum ve Bayburt yörelerinde yaşamaya devam etti. 20-25 yıldan beri Konya ve Balıkesir’de tarihe karıştı.

Buna rağmen halen Anadolu’nun hemen her köşesinde düğünlerde ve bayramlarda köy delikanlıları ve kasaba halkı Cirit Oyunu’nu oynamaktadır. Büyük şehirlerimize karşı köy ve kasabalarımızda yaşamaktadır. Sinop köylerinden Gaziantep’e, Bursa’dan Antalya’ya kadar Doğu, Batı, Güney ve Kuzey Anadolu’da köylerimizin güreşle beraber başlıca yiğitlik ve savaş oyununu teşkil etmektedir. Halkın ilgisini çekmek için cirit meydanında davullar ve zurnalar çalınır. Ayrıca Yurtdışı İran, Afganistan ve Türkistan Türkleri ile Türklerle meskûn diğer Asya yörelerinde de hâlâ canlılığını ve geleneğini sürdürmektedir.

Her yıl Ertuğrul Gazi Törenleri dolayısıyla eylül aylarının ikinci Pazar günleri Söğüt’te, çeşitli şenlikler vesilesiyle de Erzurum, Kars ve Bayburt dolaylarında oynanmaktadır.

1972 yılı eylül ayında Konya Turizm Derneği’nin teşebbüsüyle Konya’da bir Cirit Oyunları Şenliği düzenlenmiş, bu şenliğe Erzurum ve Bayburt Cirit Takımları katılmış ve büyük başarı sağlanmıştır. Cirit Oyunu Konya’da yeniden geleneksel olarak canlandırılmaya çalışılmaktadır.

Cirit Oyunu’nda iki takım bulunur. Bu takımlar 70 ilâ 120 metre genişliğindeki bir alanda karşılıklı olarak alanın en gerisinde 6’şar, 8’er veya 12’şer kişi olarak dizilirler. Ciritçiler bölgesel giyimleriyle atlarına biner. Sağ ellerine atacakları ilk ciriti, diğer ellerine de yedek ve yetecek miktarda cirit alırlar. İki tarafın birinden bir atlı öne fırlar, karşı dizinin önüne 30-40 metre kadar yaklaşır. Karşı tarafın oyuncularından birisinin adını seslenerek meydana davet eder. Sağ elindeki ciriti ona doğru savurur, sonra geri döner, atını kendi dizisine doğru mahmuzlar. Karşı tarafın davet edilen oyuncusu hızla onu takip eder, elindeki ciriti geri dönüp kaçan karşı taraf elemanına fırlatır. Bu kez ilk oyuncunun çıktığı sıradan diğer bir ciritçi onu karşılar. İkinci diziden çıkan, sırasındaki yerini almak için süratle yerine dönmeye çalışır. Bu defa rakibi onu kovalar ve ciritini atar.

Oyun böylece sürer. Cirit isabet ettiren ciritçi takımına bir sayı kazandırır. Eğer ciritçi attığı çavganı rakibine değil de ata isabet ettirmişse bir sayı kaybeder.

Ciritçi karşı taraf oyuncusundan kendisini sakınmak için çeşitli hareketler yapar, atın sağına soluna, karnının altına, boynuna ağar. Bazı ciritçiler rakibi kaçıp dizisine ulaşana kadar üç-dört cirit savurarak isabet ettirmek suretiyle sayı toplar. Bu arada başına, gözüne, kulağına cirit isabet eden bazı oyuncuların yaralandığı olur. Bu türlü isabetler neticesinde ölenlerin olduğu bile vakidir. Bu durumda ölen, er meydanında ölmüş sayılır, yakınları şikâyetçi ve dâvacı olmaz. Babaları ölen çocuklarıyla öğünürler.

Öte yandan cirit oyununda ölüm olmaması için, daha evvelleri hurma ve meşe ağacından 70-100 santim uzunluğunda, 2-3 cm. kutrunda yapılan ciritler, daha sonraları kavak ağacından yapılmaya başlanmıştır. Sopaların uçları silindir şeklinde kesilerek yuvarlatılır. Kabukları yontulur. Bu isabet halinde bir yara açılmasını ve ölüm tehlikesini yok etmek için alınan bir tedbirdir.

Seyredenler ciritçileri ve atları teşvik için çeşitli şekilde bağırır, onları heyecana getirirler.

Ciritçiler arasında birbirine hasım olanlar varsa, bunların karşı tarafta yer almamasına dikkat edilir, aynı dizi içine dahil edilirler. Gençler büyüklerinin bu görüşüne boyun eğer. Büyükler de bu töreye uyarlar. Eski ciritçilerden bir kurul, oyunun sonucunu ilân eder.

Cirit sona erince, cirit oyununu düzenleyenler başarılı olanlara ödüller, ziyafetler verir.

Cirit Oyunu Alpaslan’la beraber Anadolu’ya girmiş daha sonra Avrupa’ya ve Arabistan ülkelerine sıçramıştır. 17. yüzyılda Fransa’da, Almanya’da ve diğer ülkelerde de Cirit Oyunu yayılmıştır.

Konya Turizm Derneği’nin 1972 eylülünde düzenlediği Cirit Oyunları Şenliği dikkatleri tekrar bu ulusal sportif savaş oyunumuzun üstüne çekmiş bulunmaktadır. Bütün Yurt’da ilgi görmesi ve canlanması bu tür oyunlarımız için bir kazanç olacaktır.

CİRİT OYUNUNDA KULLANILAN TERİMLER

Değnek; Diğnek, Deynek: Çeşitli yörelerde cirit oyununa verilen ad.

Cirit Havası: Cirit oynanırken davul ve zurna ile özel ritmlerde çalınan ezgilerin tümü ya da bir tanesi.

At Oyunu: Ciritin Tunceli ve Muş yöresindeki adı.

At Oynatma Havası: Tunceli ve Muş yörelerinde ciritten önce at oynatma için özel ritmlerde çalınan ezgi ve ritmlere verilen ad.

Rahvan: Atın iki ayakla koşar gibi aynı yanda bulunan ayaklarını aynı anda atarak yaptığı, biniciyi sarsmayan bir yürüyüş şeklidir.

Rahvan At: Biniciyi sarsmadan yürüyen at.

Tırısa Kalkmak: Atın çaprazlama ayak atarak hızlı ve sarsıntılı yürüyüşüne denir.

Dörtnal: Atın en hızlı koşuşu.

Hücum Dörtnal: Atın en hızlı koşuşunun daha ilerisinde bir süratle hedefe at sürme.

Adeta: Atın düz yürüyüşü.

Aheste: Atın ağır ağır, arka kalçalara yüklenerek yürüyüşü.

At Başı: İki atın bir hizada oluşu.

Yorum yok "CİRİT (JEE-RİT)"

Yorum Gönder